
Gaziantep denilince akla ilk gelen tarihi mekanları ve nefis lezzetli mutfağı olur genellikle, gezilecek yerleri ele aldığımız zaman ise bunlardan biri Rumkale manzarası olucaktır. Rumkale tarihi ve çevresinde yer alan muhteşem turistik noktalarla Gaziantep’e gittiğinizde mutlaka uğramanız gereken bir seyahat rotası. Fırat nehrinin kadim bekçisi Rumkale’yi sizler için gezgin çiftimiz Merve ve Furkan gezdi gördü ve yazdı….
Fırat Nehri ile Merzimen Çayı sularının kavuştuğu noktada yüksek bir kayanın tepesinde konumlanmış Rumkale. Bakınca yapıyı kayalardan ayırmakta zorlandığınız, ‘’kale nerede başlıyor, kaya nerede bitiyor’’ diye düşünmeden edemediğiniz ihtişamlı bir yapı burası. Aynı zamanda Siyah güllerin diyarı Halfeti’nin de yan komşusu Rumkale. Yani gezerken bir taşla iki kuş vurmak için en ideal yerlerden biri diyebiliriz burası için. Rumkale’ye rahatça ulaşabilmek için Gaziantep oto kiralama seçeneklerine göz atmayı unutmayın.
Rumkale oldukça eski bir geçmişe sahip. Şehrin kuruluşunun ilk çağlara dayandığı söyleniyor. Günümüze kadar böyle ayakta kalabilmesi gerçekten şaşkınlık veriyor insana ve aynı zamanda hayranlık da uyandırıyor. O günlerden bugünlere Rumkale ve çevresinden birçok medeniyet gelip geçmiş ancak kalenin son dönemdeki mimari yapısı Genç Roma ve Ortaçağ karakteri taşıyor. Ayrıca bu bölge Hristiyanlar içinde ayrı bir öneme sahip.
Roma döneminde Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Yohannes’in buraya gelip yerleştiği ve İncil’in bir kopyasını çevrede bulunan mağaralardan birine sakladığı rivayet edilmekte. Aynı zamanda Yohannes’in Hristiyanlığı yayma faaliyetlerini de Rumkale’de gerçekleştirildiği anlatılmaktadır. Eskiden Şanlıurfa ile Gaziantep arasında sınır görevi görmekteymiş Rumkale. O zamanlar Fırat Nehri kıyısında bulunan yapı, günümüzde üç tarafı Baraj gölü ile çevrilmiş bir yarım ada görünümünde.
Kalenin eteklerinde ise eskiden antik şehir bulunmaktaymış ancak şuan bu bölge sularla kaplı ne yazık ki. Gaziantep’ten biraz yorucu bir yolculuk sonrasında ulaşılıyor buraya ama yukarıdan Rumkale’yi görünce insanda yorgunluk adına hiç bir şey kalmıyor. Adeta ruhunuz dinleniyor, kendinizi inzivaya çekmişsiniz gibi bir sessizlik sarıyor dört yanınızı. Değişik bir enerjisi var gerçekten buranın. Hissedilmeye değer.
11 Kasım 2018